GLOBAL DİPLOMASİ DERGİSİ

Prof. Dr. Mikdat ŞİMŞEK : GLOBAL SALGINDAN GLOBAL DİPLOMASİYE GEÇİŞ

Prof. Dr. Mikdat ŞİMŞEK

Genel olarak birçok ülkeye ve/veya kıtalara yayılarak insanların bir kısmının ölümüne sebep olan, insanların sağlığını tehdit ederek etkisini gösteren ve insanları çaresiz duruma düşüren bulaşıcı hastalıklara pandemi denilmektedir. Günümüzde dünya sağlık örgütü bir virüsün insanlara bulaşıp diğer insanlara bulaştığını ve bu bulaşıklığın yaygınlık kazanarak insanların ölümüne sebep olduğunu farkettiği andan itibaren Pandemi sürecinin başladığını ilan etmektedir.

Günümüzde yaşanan bu pandemi sürecini hep birlikte yaşarken geçmişte dünyamızda oluşan pandemilerin tarihsel süreçleri merek konusu olmaktadır. Bu bağlamda, yapılan pek çok araştırmada Milattan Sonra 1 milyon veya daha fazla insanın ölümüne sebep olan 13 salgının olduğu belirtilmektedir. Bu pandemiler içinde 541’de başlayıp 542’de sona eren Birinci Veba salgınında 30 milyon ile 50 milyon arasında insanın, 1347’de başlayıp 1351’de sona eren İkinci Veba salgınında 200 milyon civarında insanın, 1918’de başlayıp 1919 yılında biten İspanyol Gribi’nde 40 milyon ile 50 milyon arasında insanın ve 1981’de başlayıp ve halen devam eden HIV/AIDS’in 35 milyondan fazla insanın ölümüne sebep olduğu belirtilmektedir. Kimi kaynaklara göre 2019 yılında ve kimi kaynaklara göre ise 2020’de başlayıp halen devam eden Kovid-19’un ise bugüne kadar 4 milyondan fazla insanın ölümüne sebep olmuş ve halen insanların ölümüne sebep olmaya devam etmektedir.

Kovid-19’un pandemi olarak ilan edilmesiyle birlikte dikkatlerin Amerika Birleşik Devletleri vatandaşı olup salgın hastalıkların yayılmasında sicili oldukça kötü olan bazı kesimlerin üzerine çevrilmiştir. Yapılan pek çok araştırmada, Afrika kıtasında Ebola, Hepatit A ve Kolera’nın yayılması konusunda ABD’ndeki bazı kişi ve kuruluşların rol aldıkları belirtilmesine rağmen, bu bilgileri ABD yetkilileri tarafından şimdiye kadar red edilmemiştir.

Amerikalı yetkililer Kovid-19’u üretmediklerini dile getirerek Çin Virüsü olarak kabul ettiklerini dile getirmektedirler. Virüsler konusunda Çin’in sicili pek iyi olmadığı aşikardır. Zira, Çin’in Hubei eyaleti Wuhan kentinde görülüp, hızlı bir şekilde pandemiye dönüşen ve kovid-19 olarak adlandırılan virüs tüm dünyada insanların ölümüne sebep olmaya devam etmektedir.

Yapılan bir araştırmaya göre Kovid-19 salgının ortaya çıkışını en iyi tanımlayan durumun kapitalizmin yaban bölgelere doğru genişlemesi sonucunda daha önce bilinmeyen virüslerin sermayenin küresel dolaşım süreçlerine taşınması olduğu ileri sürülmektedir. Kovid-19 salgının başlangıç yeri olduğu düşünülen Çin’in Huberi eyaletinin başkenti Wuhan şehri sakinlerinin büyük bir çoğunluğu geçimini Kovid-19’un ortaya çıktığı düşünülen canlı hayvan pazarı üzerinden sağlamaktadır. Egzotik gıda pazarı ve endüstriyel üretimle örtüşen bu ekonomik coğrafya, Wuhan pazarından yaban alanlarla temas sınırında gerçekleştirilen işlemler vasıtasıyla egzotik ve geleneksel yiyeceğin elde edildiği iç bölgelere kadar uzanmaktadır. Bu bağlamda, egzotik gıda endüstrisi ürünlerini çeşitlendirmek için son el değmemiş ormanlara balta vurularak yağmalar yapılmaktadır. Böylelikle en egzotik patojenlerin ya hayvanlarda ya da buralarda çalışan kişilerde yer bularak dünyayı vurmadan önce bir kent çeperinin ucundan diğer ucuna yayılabilmektedirler. Ancak, Kovid-19’un nasıl ortaya çıktığı henüz tam olarak açıklanmak istenmemekle birlikte, bu salgının yayılmasının temel sorumlularından birinin daha fazla kazanma hırsını ilke edinen kapitalistlerin olduğuna dair çok kuvvetli argümanlar ileri sürülmektedir.

Geçmişten günümüze pandemilerin dünyayı farklı zaman dilimlerinde insanların yaşanmasına olumsuz etkilediğini bilinmesine karşın, ironik bir şekilde bazı şirketler yeni patojenlerin çıkabileceği yukarıda adı geçen coğrafya gibi bölgeleri tespit etmek üzere yapılan bazı çalışmaların sponsorluğunu üstlenmektedirler. Bu yüzden, Hindistan, Çin, Afrika ve Amerika’nın bazı bölgeleri yeni salgınların çıkabilme ihtimalinin yüksek olduğu riskli bölgeler olduklarından dolayı haritalandırılmaları yapılmıştır. Ancak, dünya’da sermayece güçlü olan çevreler boş durmayarak bu gibi yerlerde virüslerin yayılmasına zemin hazırlamak maksadıyla farklı çabalar içine girmişlerdir. Örneğin Goldman Sachs şirketi Fujian ile Wuhan şehirlerinin bulunduğu eyalete komşu ve kentin yaban yiyecek toplama alanı içinde olan Hunan’da 10 adet tavuk çiftliğini mülkiyetine geçirmiştir. Şirket daha sonra dünyanın en büyük domuz üreticisi olan ABD merkezli Smithfiled Foods’u satın alan Çin’in tarım sektörü devinin bir parçası olan Shuanghui Yatırım ve Kalkınma’nın hisselerinin %60’ını satın almıştır. Kısacası, anlaşılıyor ki, sermaye döngüsünün geliştirilmesi için salgın kaynağı olarak işaret edilen ‘vahşi’ coğrafyalar ile finans merkezi metropoller (kapitalizmin merkezleri) arasındaki kirli ilişkilerin olduğudur.

Pandeminin yayılması sürecinde pek çok olumsuzluklar yaşanmış olup, bu olumsuzlukların yaşanması halen devam etmektedir. Bunlardan birkaç örnek verilecek olursa; 1) Sağlık sorunları, 2) Eğitim sorunları, 3) Gıda sorunları, 4) Tarımsal sorunlar, 5 )Ekonomik sorunlar, 6) Ulaşım sorunları, 7) İş ve işçi bulma sorunları, 8) Güven ve güvenlik sorunları ve 9) En önemlisi Allah’ın Eşref-i Mahlukat olarak yarattığı insanların ölümüne sebep olması sorunu başta üzere hayatın tüm alanlarında etkisini göstermiş olup, bu etki halen devam etmektedir.

Kovid-19’un başlaması ile insanların çaresiz duruma düşmesi insanı duygulandırmaktadır. Bu bağlamda, hayalen zihnimden geçenlerden bir kısmını buraya yazmam gerektiğine inanıyorum. Şöyle ki, uzaya gidenlerin mutlulukları mutsuzluğa dönüştü. Gökdelenleri yapanların sevinçleri hüzne dönüştü. Dünyada milyarlarca açlıkla ve fakirlikle mücadele edenleri aklına getirmeyip israf yapanların ve eğlenenlerin bir anda bu zahiri mutlulukları kursaklarında kaldı. Sanal dünyada bilişim ve teknolojiyi istedikleri şekilde kullanarak dünyayı sahiplenenler aciz duruma düştü. Doğru yanlış demeden para kazananların bu parayı istedikleri şekilde harcayamadı. Kendini manevi değerlerinden arındırarak Çağdaş insan diye niteleyenlerin sosyal faaliyetleri kesintiye uğradı. Bir anda her şey yalan oldu gibi yeni bir dünyanın içinde kendimizi bulduk. Ölümü hatıra getirmeyenlerin gündemi hep ölüm korkusu oldu. Daha çok şey yazılabilir vs… ama Arife tarif yeter.

Küresel hastalık yayılımcıların ve/veya şirket sahiplerin pek çok amacı bulunmaktadır Bunlardan birkaçı ifade edilecek olursa, 1) Küresel ölçekte hastalık üret-ilaç üret mantığıyla dünya ekonomisinin kontrolünü tümüyle ele geçirmek, 2) Dünyada yaşayan inanların sayısını tahminen 1 milyarın altına düşürmek, 3) Tek para sistemine geçilerek dünyayı bir ülkeymiş gibi yönetmek.

Kendini dünyanın seçilmişleri gören ve sayıları oldukça az olan bir kısım materyalist grupların, özellikler kendi emel ve arzularını, heva ve heveslerini tatmin etmek için Mazlum milletleri kendi hegemonyalarına alarak, bunlar üzerinde gıda terörü, iklim terörü ve biyo-terör başta olmak üzere pek çok operasyona tabi tuttuklarının bilinmesi gerekir. Bu operasyonları yaparken kendilerini tümüyle bu operasyonlardan muaf kalacaklarını zannettiler. Ancak, onlarda bu operasyonun etkisinde kalarak birbirlerini (Çin-ABD) suçlamaya başladılar

Bu pandemi süreci göstermiştir ki, 1) Başta islam ülkeleri olmak üzere tüm mazlum milletlerin, 2) Gerçek bilim insanların, 3) Küresel çapta sayıları az olsa bile insan ve çevreye duyarlı ekonomide aktif olan şirketlerin, 4) Duyarlı devlet yöneticilerinin sorumluluk bilinciyle ortak hareket etmeleri gerekir. Aksi halde, virüslerin yayılmasına zemin hazırlayarak insan ölümü ve küresel ekonomi başta olmak üzere tüm alanlarda üstün olmaya çalışan bir avuç kapitalist zihniyete meydanı boşaltacakları unutulmamalıdır.

Sonuç olarak, insanlar arasında hakça paylaşım sağlanması oldukça önemlidir. Bu yüzden, Global salgının etkisini gösterdiği günümüzden itibaren gGlobal Diplomasinin oluşturularak çözümler üretilmesi hepimizin insani bir vazifesi ve sorumluluğudur. Bu sorumluluk Eşref-i Mahlukat olan insanı esas alan, kainatta hiçbir şeyin başıboş olmadığı, her şeyin bir denge içinde yaratıldığı ve isminin Adil Düzen olarak tanımlandığı sistemi savunanların, nefislerine uygun olmadığı sürece dünyayı ve içinde yaşayanların haklı taleplerini dikkate almayarak helal ve haram ayırımı yapmayan Nefsani Düzen savunucularına karşı verdikleri bir mücadelesidir…

mikdat.simsek91@gmail.com